1.Bilginin üretildiği yer sanıldığının aksine akıl değil,
kalptir. Akıl bu bilgiyi yorumlar. Ancak akıl da kalp de bazen sağlıklı
olmayabilir. Kalbin sağlığını bozan küfür ve günahlardır ancak aklı körelten
bozan küfür ve günahların dışında başka şeyler de var. Bilgiye kolay ulaşmak
gibi.
2.Akıl hakikati bulma yolunda bir araçtır, bir hakem değildir. İlim bir
okyanustur akıl ise sınırlıdır. İstediğiniz kadar yüzme bilin okyanustan
kurtulmak için bir gemi gerekir. Bu bağlamda son sözü akla vermek problemlidir.
3.Sadece akıl ile hakikat arayışına girenin vesvese ve şüpheleri azalmaz. Çünkü
akıl bazı meselelerde şüpheli konuları birbirinden ayırt edemez. Çoğu zaman
doğru sandığı bir bilginin sonradan yanlış olduğunun farkına varabilir. Bu da
vesveselerin artmasına sebep olur.
4.Peygamberlerin hiçbiri akıl yürütme yoluyla vahye mazhar olmamışlardır.
Onların vahye hazır hale gelmeleri akli yürütmelerin değil, vicdani arayışların
sonucu olmuştur. Elbette Hz. İbrahim kıssasında olduğu gibi akli yürütmeler
vasıta olmuştur ama hakem olmamıştır.
5.İmam Gazali, felsefe, kelam, usül, fıkıh alanında otorite biri olarak islam
medeniyetinin en parlak döneminde birinci derecedeki ilim merkezinin en büyük
üniversitesinin rektörü konumundaydı. Ancak yine de kendisini vesvese ve
şüphelerden kurtaramamıştır.10 yıl kadar süren riyazetin sonucu kalbine
indiğini söylediği bir nur ile kendisini kurtarmıştır.
6.İmam Rabbani ve Bediüzzaman Said Nursi de fitnelerin ayyuka çıktığı
dönemlerde en büyük âlimlerin dahi kendilerini korumasının çok zor olacağını bu
sebeple kişinin bineceği bir gemi ve yapışacağı bir manevi silsileye ihtiyacı
olduğunu vurgulamışlardır.
7.Yine İmam Rabbani ve Bediüzzaman Said Nursi’nin ifadeleriyle keşf ve manevi
haller de tek başına hakikata ulaşıldığının alametleri değildir. Şeriat ilmi
olmayan bir kişinin bu hallere maruz kalması istidractır. Buradaki ölçü de
zahiri ilimlerdir. Yani tefsir,fıkıh,usül, akaid ve hadis gibi şer’i
ilimlerdir.
8.Günümüzde ilme ulaşma imkanlarının artmasına rağmen hakikate ulaşma
imkanlarının tam aksine azalması, fiziki ulaşım imkanının yeterli olmadığının
en önemli delilerinden biridir. Çünkü ilim bir sistem üzerine kuruludur.
Başlanması gereken basamağı atlatarak öğrenmeye çalıştığınızda tepetaklak aşağı
düşersiniz.
9.Bu yol uzundur ve yol üstünde nice tuzaklar vardır. Bu tuzakların farkına
varmış olan peygamberlerin, sahabelerinin ve müçtehitlerin tecrübelerini bir
tarafa bırakarak ilerlersek, bu tuzaklar bizi kendisine çekip helak eder.
10. Kısacası İslam âlimleri hakikate ulaşma yollarının üç olduğunu
söylemişlerdir. Birincisi mütevatir haber, ikincisi beş duyu organı, üçüncüsü
ise akl-ı selimdir. Sadece duyu organlarıyla hareket eden ateistler, sadece
duyu ve akıl ile hareket eden deistler, aklı ve duyu organlarıyla elde edilen
bilgileri mütevatir haberin önüne koyan modernist ve mealciler, sadece
sezgileriyle hareket eden ve silsileden kopuk modern tasavvuf(!) çevreleri bu
ilmin bereketinden mahrum kalırlar.
Yorumlar
Yorum Gönder