Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İHMAL NE KADAR BÜYÜKSE PİŞMANLIK DA O KADAR BÜYÜKTÜR

Bu dünyada gerek sağlığımızı gerekse de eğitimimizi veya parasal durumumuzu birçok defa ihmal ederiz. İhmal bazen çok ürkütücü olabilir. Sağlığın ihmal edilmesi, ömür boyu sürünmekten ölüme, eğitimin ihmal edilmesi bireysel cehaletten toplumsal felakete, parasal durumun ihmal edilmesi,güven bunalımından kitlesel iflasa kadar götürebilir. Sonradan ah-vah etsek de eski nimet bir daha geri gelmez. Peki biz, hiç ahiretteki durumumuzu düşündük mü? Dünyadaki musibetler ardından söylediğimiz keşkeleri, ahiretlerini ihmal edenlerin kıyamet günü büyük bir pişmanlıkla söyleyecekleri "Keşke dünyaya bir daha dönseydik de iyi şeyler yapsaydık." gibi oldukça dramatik keşkeleriyle mukayese ettik mi?

HEM CİMRİ HEM MÜSRİF OLMAK MÜMKÜN

Birçoğumuz, herhangi bir insanın cimri olması durumunda müsrif olamayacağını veya müsrif olması durumunda cimri olamayacağını düşünür. Oysa durum böyle değildir. Elbette bir kısım insan sadece cimridir. Malını ne kendisi için harcar ne de başkasına verir. Diğer bir kısmı sadece müsriftir malını gereksiz yere hem kendisine hem de başkasına harcar. Fakat hem müsrif hem de cimri olanlar da az değildir.   Örnek vermek gerekirse, bir kişinin normal özelliklere sahip arabası olur. "Yardım edeyim de falan akrabam/dostum da bir araba sahibi olsun." diyeceğine yüksek özelliklere sahip daha pahallı bir araba alır. Gerekmediği halde daha yüksek özelliklere sahip araba alması israf, çevresi için gücü dahilinde dahi yardım edememesi cimriliktir.

İMAN SEVGİ İLE YEŞERİR.

Hz. Peygamber: "Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Aranızda selamı yayarak sevmeyi pekiştirebilirsiniz" buyuruyor. Ama bugün onun ümmeti; selam yerine darılmayı, kardeşlik yerine bencilliği tercih ettiği için birbirini sevmiyor. Oysa Peygamberimiz ciddi bir şekilde uyararak bize nefretin sadece dünyevi bir musibet olmadığını ve imanımıza da zarar verdiğini açıklıyor. Kendimizi bir yoklayalım. Eleştirdiğimiz kadar elele tutuştuk mu? Kanayan yaraları iyileştirmek için yeterince uğraştık mı? Kısacası laf müslümanlığını ne kadar aşıp da yaşayan müslüman olabildik?

KURAN VE SÜNNET HAKEM OLMALI

Allah Teala, Hz. Peygamber'i bize "örnek" olarak göstermiştir.(Ahzab:21) Müslümanlar, Hz. Peygamber'in hayatından örnek almalı ve onun yolunu takip etmelidir. Rabbimiz, hiçbir zaman bizden alimlerimizin içtihatlarını, liderlerimizin uygulamalarını, sevdiklerimizin hal ve hareketlerini "peygamber gibi masum" görmemizi istememiştir. Hatta bu özellikleri sebebiyle Yahudi ve Hristiyanları şiddetli bir şekilde eleştirmiştir.   Fikirlerimizi merkeze alıp Kuran ve sünneti ona göre yorumladığımız sürece Hz. Peygamberi örnek almış olmayız. Kuran ve sünneti merkeze alıp fikir ve hareketlerimizin ona ne kadar uygun olduğuna dikkat ettiğimiz zaman örnek almış oluruz .

ZİYANDA OLMAYANLAR AZDIR

Rabbimiz, insan türünün ziyanda olduğunu beyan etmiş, ardından iman eden, salih amel işleyen(iyilikler yapan), birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenleri zararda olan kişilerden ayrı tutmuştur. Hz. Peygamber, ümmetinin çok sayıda fırka ve gruplara ayrılacağını ancak bunlardan kendi yolunu gerçekten takip eden bir taifenin kurtulacağını beyan etmiştir.   Müslümanın, ziyanda olmamak ve Hz. Peygamberin sünnetini takip etmek için belirtilen şartları yerine getirme konusunda çok fazla çalışması gerekirken  maalesef soyu, mezhebi, siyasi görüşü ve belli bir gruba mensubiyetiyle kendisini Allah katında imtiyazlı görmüş ve rehavete kapılmıştır.

ŞEYTANIN HER ATAĞINA KARŞI KONTRATAK GEREKİR

Nefsimize bir olayda yenildiğimiz zaman mücadeleyi bırakmamalıyız. Diğer konularda onunla mücadele etmeli, aynı konuda ikinci defa yenilmemeye gayret etmeliyiz. Şeytan, bir amelimizde denetimi ele geçirdiği zaman nefsimize kendisini tamamen ele geçirdiğini fısıldar ve tevbe etmemizi geciktirir. Bu sebeple her zaman tevbe etmeliyiz. Nitekim Hz. Peygamber “Ey insanlar! Allah’a tevbe ediniz. Şüphesiz ben günde yetmişten fazla, (ya da yüz defa) Allah’a tevbe ediyorum.” (Buharî, Müslim)" buyurmuştur.

ALLAH KENDİMİZİ KONTROL ALTINDA TUTMAMIZI EMREDER

Allah, kendimizi kontrol altında tutmamızı emreder.    Mesela;   - Sesi kontrol altında tutmayı emreder. Allah, "Sesini alçalt"(Lokman:19) buyurmaktadır.   -Yürüyüşü kontrol altında tutmayı emreder. Allah, "Yeryüzünde böbürlenerek yürüme." (İsra:37) buyurmaktadır.   -Bakışı kontrol altında tutmayı emreder. Allah, "Gözünü dikme-uzun uzun bakma-."(Hicr:88) buyurmaktadır.    -Kulağı kontrol altında tutmayı emreder. Allah,"Casusluk yapmayın-başkasının hatalarına kulak kabartmayın-." (Hucurat:12) buyurmaktadır.   -Yemeyi kontrol altında tutmayı emreder. Allah, "İsraf etmeyin." (Araf :31) buyurmaktadır.   -Sözü kontrol altında tutmayı emreder. Allah "İnsanlara güzel söz söyleyin." (Bakara:83) buyurmaktadır.   Arapça bir metinden tercüme.

MAHŞERDE HESAB VERMEYE ÇAĞRILDIĞIMIZ ZAMAN

Mahşerde herkes dünyada peşinden gittiği önderleri ile birlikte ilahi huzura çağırılacaklardır. Ayette “O gün (hesaba) herkesi tabi olduğu imamı ile birlikte çağırırız” (İsrâ 71) buyurulmaktadır. Mahşerde bütün dostluklar bitecektir. Kimsenin nesebi, dünya şerefi, makamı, malı, evladı geçerli olmayacaktır. Sadece Allah için birbirini seven muttakilerin dostluğu kalacak ve fayda verecektir. Rabbimiz o gün bizi Sevgili peygamberimiz ile beraber huzura çağırsın.

MAHŞERDE KİTAPLAR VERİLDİĞİNDE

Kıyamet gününün en dehşetli anlarından biri de kişinin amel defterinin sol eline verilmesidir. Nasıl dehşetli olmasın ki..Kendisi az sonra dünyada yaptığı kötülüklerin cezasını acı bir şekilde çekecektir. Kur'an-ı Kerim bu anı Hakka süresinde şu ayetlerle müthiş bir şekilde tasvir ederek bizi uyarmaktadır: 25-"Kitâbı sol eline verilene gelince, artık (o) şöyle der: “Keşke bana kitâbım verilmeseydi!” 26-“Ve hesâbımın ne olduğunu bilmeseydim!” 27-“Keşke o (ölüm) işimi bitirmiş olsaydı!” 28-“Malım bana fayda vermedi!” 29-“Saltanatım da yok olup gitti.

CENNET UCUZ DEĞİL

  Cennete ucuz kahramanlıklar yaparak girecekmişiz gibi bir halimiz var. Oysa cennete giriş, sandığımız kadar kolay değil. İç dünyamızda arınmayı,rahatlıktan vazgeçmeyi, Allah için devamlı bir uğraş içinde olmayı gerektirir. Kur'an'da eski ümmetlerin başına gelenlerin bizim de başımıza gelmesi ve bunlara sabredip bizden isteneni yerine getirmemiz durumunda kurtulabileceğimiz anlatılıyor.   Dünya hayatında bile eğitimde başarılı olmak ve ailesine rızık temin etmek büyük uğraşlar gerektirirken Cennet için de neden bu düşünülmez.Hatta cennetin durumu daha farklı. Amellerimiz ile cennete giden yolu kolaylaştırabiliriz. Ama cennete giriş Allahın lütfuyladır. Eğitim üzerinden örnek verirsek Allah amelimize verdiği nota rahmetiyle kanaat notunu da vererek cennete koyar.Çalışma hayatı üzerinden örnek verirsek cennet, sadece çalışma karşılığı olan maaş değil, Allahın bize ikramiyesidir.

DİN BİZİM HİZMETİNDE OLMAMALI, BİZ DİNİN HİZMETİNDE OLMALIYIZ

İslam'ın evrensel ilkelerini tüm insanlığa ulaştıramıyor olmamızın sebeplerinden biri, yaşantımızın ve fikrimizin hizmetinde bir İslam'a sahip oluşumuzdur. İnsanlar, Allah'ın dininden ziyade bizim yaşantımızı ve fikrimizi görüyorlar. Kendi yaşantımızı ve fikirlerimizi İslam'ın hizmetine verdiğimiz zaman insanlar Allah'ın dinini görecekler ve haliyle de halis dini kabul edeceklerdir.(İnat edenler dışında). İslam'ı tebliğ etme konumunda olanların sorumluluğu gerçekten büyüktür.

BAZI İHTİLAFLARIN ÇÖZÜMÜ AHİRETE KALACAK

Allah Teala ayet-i kerimede "Rabbin dileseydi bütün insanları tek bir ümmet yapardı.(Hud:118)" buyurmaktadır. Fakat ezel-i hikmetin gereği insanlar bu dünyada milletlere, kabilelere, fırkalara ve hiziplere ayrıldılar. Peygamberler ve onların varisleri olan alimler her ne kadar ihtilafları çözmüş iseler insanlar tekrar anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Öyleyse bizim görevimiz, insanlara doğruyu göstermek olmaktır. Allah'tan bütün anlaşmazlıkları çözmesi beklentisi içinde olmamalıyız. Nitekim Allah Teala: "Muhakkak ki Rabbin onların anlaşmazlığa düştükleri konularda kıyamet günü aralarında hükmünü verecektir.(secde:17) buyurmuştur.

YAPMAMIZ GEREKENLERİ ALLAHA HAVALE EDİYORUZ

Zalimleri bu dünyada kınayacak, lanetleyecek ve cezalarını da mahşer günü verecek olan Cenab-ı Allah'tır. Bu dünyada zulme engel olma görevini ise biz kullarına vermiştir. Biz kullar ise tam tersini yapıyoruz. Bir zulüm işlense kınarız, lanetleriz ama Allah'tan sihirli bir değnekle bu dünyadaki zulümlere müdahale etmesini isteriz. Yine Hak Teala, zulmedenin kimliğine bakmadan hepsine lanet eder ama ölmeden önce nasuh tevbe edeni de affeder. Biz kullar ise zalimin kimliğine bakarak onu lanetleriz. Ciddi bir nefis muhasebesi yapmadığımız zaman bize yapılan zulümleri affetmeyiz. İşte biz kullar bu kadar aciziz.

MAL VE AHİRZAMAN

İslam büyükleri, dünya malı ile şımarmamak için ellerindeki mal ve mülkü ya sadaka olarak vermişler ya hayırlarda kullanmışlar veya hayatı boyunca fazla mal sahibi olmamışlardır. Çok mal biriktirmek İslam'ın ruhuna uygun değil.Ayetlere göre ihtiyaç fazlası her şey infak kapsamındadır.   Ahirzamanda nimetlerin artması ile birlikte Müslümanlar olarak en çok kaybettiğimiz imtihanlardan biri de maalesef budur. Zaten Hz. Peygamber(s.av) de bu ümmetin imtihanının mal olduğunu beyan etmiştir.

YAPTIKLARIMIZ VE GEREKENLER FARKLI

Üzülmemiz gereken şeyler ile üzüldüklerimiz farklı. Önemsememiz gereken şeyler ile önemsediklerimiz farklı. Yapmamız gereken şeylerle yaptıklarımız farklı. Üzülmemiz gereken ölümden sonrasıdır ama biz ölüm öncesi için üzülüyoruz. Önemsememiz gereken salih amellerdir ama biz kendi iş ve mesleğimizin geleceğini önemsiyoruz. Yapmamız gereken faydalı şeylerdir ama zararlı şeyler yapıyoruz.   Rabbimizin, Kuranı Kerimde insanoğlunun aceleci olduğu şeklindeki ayetinin tezahürünü üzüldüğümüz şeylerde görebiliriz. Rabbimizin, Kuranı Kerimde insanoğlunun cahil ve zayıf olduğu şeklindeki ayetlerinin yansımasını önemsediğimiz şeylerde görebiliriz. Rabbimizin, Kuranı Kerimde insanoğlunun kendisine zulmettiği şeklindeki ayetinin yansımasını da yaptığımız şeylerde görebiliriz.   Kısacası insanoğlu acizdir ve bu acizliğini gördüğü oranda mükemmel bir insan olur. Allah, bizi kendi acizliğini itiraf eden ve Rabbinin büyüklüğünü kabul edenlerden eylesin.